Yola çıkarken seni bir daha göremeyeceğimi hiç düşünmemiştim be hafız. Helalleşmek için aradığından bu yana her şey zor. Sana yazmayı çok istedim. Ne senin bir şey okuyacak halin kalmıştı. Sana/seni yazmak yakında öleceğini kabul etmek gibi miydi neydi. Ne bileyim. Bugün cenazen var. Ben de dünyanın öbür ucundayım.
Yaşamak istediğin gibi bir hayat yaşadın biliyorum. Kendi zamanınla, çok acı çekmeden de gittin. Senin için seviniyorum ama sensizlik zor. Sen hastayken buralarda çok düşündüm, çok üzüldüm. Keşke sadece amcam olsaydın yani sadece akrabam. Ama değilsin. İyi ki de değilsin. Arkadaşımsın, yoldaşımsın.
Bambaşka hayatlar yaşadık. Bambaşka şeylere inandık. Çocukluğumdan bu yana bir gün bile kapından girerken çekinmedim. Senin de çok zorlandığın şeyler oldu benim yüzümden, benim de senin yüzünden oldu. Ama sevdik birbirimizi. Sahip çıktık. Farklı olduğumuzu bilerek sahip çıktık. En çok da onu seviyorum.
Hatırlıyor musun diye lafa giresim geliyor. Giremiyorum, ağrı’ma gidiyor. ‘Burak’ın şeysi var, misafir demiştin’ telefonda. Sana göre değildi sevgilimle sana gelmem. Ama sen hiç benim sevdiğime saygısızlık etmedin. Bir sürü şey oldu. Sağol. Sana uymayan bir sürü şeyimiz oldu. Ahlakımı dinimden ölçmedin. Sağol. Efendiliğim yüzünden boynumu bükmemi hiç istemedin. Sağol. Hatta herkesin aksine sana ne kadar ’ters’ de olsam yeri geldi bu çocukları niye rahat bırakmıyorsunuz dedin. Hem de sesli ve bir çok şeye rağmen söyledin. Bana bir gün olsun insana, adalete yakışmayan bir şey için öyle yapma oğlum demedin. Sağol.
Topal Memed gitti çocuktuk. Nazmiye hanım gitti gençtik. Sen de gittin. İkisine de çok selamlarımı ilet. Vakitli gittin, sıra bize gelmişti. Üçünüz yüzünden umuyorum ki tanrı vardır ve hayatlarınızı yaşadığınız şekilde ödüllendirilirsiniz. Hepinizden güzel şeyler öğrendim. En önemlisi de adil olmaya, adil bir hayat yaşamaya çalışmak oldu. Bedeli ne olursa olsun söylenmesi gerkeni sesli söylemek. Senin de ölürken bile öyle yaptığını biliyorum. Öbür dünyayı bilmiyorum ama bu dünyayı merak etme hikayen bana emanet. Seni kahramanlaştırmadan, iyi insandı, kötü insandı diye övülüp uğrunda hayatını geçirdiğin değerlerinden koparmadan hatırlayacağım, anacağım.
Cenaze namazını kıldırmayı çok istiyordum. İsteyeni çoktur eminim, sevilen bir insandın. Bir de ben zaten allahsızım diğer başka olamadığım şeylerle birlikte toplumsal olarak. Biliyorsun. Bilmem müsaade ederler miydi ama istiyordum. Etmezlerdi. Orada olsam seve seve kıldırırdım da. Sen de isterdin belki ‘İstanbul Müftüsü’nün namazını kıldırmasını. Allahsızın önde gideni olduğumu bildiğin halde beni ‘İstanbul Müftüsü’ diye seven sendin. Dünyaya hiç aynı bakmadık ama aynı değerleri paylaştık. İkimiz de öyle olduğunu biliyoruz. Daha artık merak etmiyorsundur ama merak etme, mezarına ben bakarım, yasinini okurum.
Elma’yı bilmiyorum. Elimden gelirse Elma’yı da gölgesini de yaşatırım. Ama niye elimden gelemeyebileceğini sen biliyorsun. Bildiğini biliyorum. Şimdi anlatacak halim yok.
Sağol hafız her şey için. Güle güle git.