‘Oysa bütün yaşamlar bitti
İlkyazlar ve bütün başlangıçlar’*
Aynı şeyleri farklı biçimlerde denemenin vakti geldi sanırım. Ne kadar aynı şeyi yapmak gibi bir his. Bir o kadar da farklı hissettiriyor. Filmlerdeki gibi garaja girip eski arabanın üzerindeki örtüyü kaldırıp şöyle bir bakıyorum. Çalışır mı acaba diye düşünüyorum. Araba eski değil. Yıllardır hep aynı yerde durduğu doğru ama hiç aynı araba olmadı. Eski bir yenilik, yeni bir eskilik. Her ikisi de sevindiriyor beni.
“Bahar
Meltem bacaklarımdan yukarıya doğru içimi okşuyor. Eteğimin ucu havalanıyor içimle birlikte. Bahar. O olsa ilkyaz derdi herhalde. Burnuma karpuz kokusu geliyor çiçeklerinki ile birlikte. Ferah, insanın içini serinleten.
Yanaklarımın biraz kızarık olduğuna, parmaklarımın ucunda durduğuma, ayaklarımın yere sıkı sıkı bastığına eminim. Kuşlar nasıl salonda oturur gibi oturuyorlarsa bir telin üstünde. İçim içime öyle sığıyor. Sığmıyor da. Güzelliğin verdiği bir garip tedirginlik. Ürkütmüyor, ürpertiyor. Bahar. O’na ilkyaz. Üşütmeyen ama ürperten biraz.
”
* Edip Cansever, Kaçışına Uğrayan Çiçek