Günce: Kuş ölmesin, sen uçmayı unutma 12.01.2021, Antalya

Bir hafta olmadı herhangi bir plan yapmadığım yolculuklarımdan birini daha yapıyorum. Bu sefer iki sevdiğim arkadaşımı görmek dışında yola çıkmak için özel bir sebebim yok. Plan yapmayı zamansızlığı ve mekansızlığı sevdiğimi farkettikçe bıraktım. İçimden geçtiği zamanda, yerde, içimden geçtiği kadar olmayı sevdikçe. Plan yapmamanın bozulunca canınızı sıkacak bir planınızın olmaması gibi iyi bir tarafı da var. Bugün araba bozuldu ve tabi “planlar” da, Antalya’da kaldım.

Twitter’da “Kalbiniz kırıldığında ne yaparsınız?” diye soruyordu biri. Kafa dağıtmanın, geçiştirmenin türlü çeşidi yazılmış yanıt olarak. İnsanın değil kalbi, eli kırılınca bile haftalar gerekiyor iyileşmesi için. Kimse yasını tut dememiş. Kalbi kırılınca yasını tutmalı ilkin. Yası, hatırlamayı geçmişe takılıp kalmak olarak görüyoruz çoğunlukla. Oysa yasını tutmayanın kırığı da yanlış kaynıyor.

“Kuşlar yasına gider” cümlesi geçip durdu kafamdan bir aydır. Biraz bilerek biraz da bilmeyerek yasımı tutuyormuşum ben de bir süredir. Duygular; düşünceleri önceliyor bazen. Cümleyi Hasan Ali Toptaş kitabından biliyorum ama zul artık ondan bir şey alıntılamak. Neyse ki aslı türküden geliyormuş sevindim.

“Bu Yol Pasin’e Gider
Döner Tersine Gider
Şurda Bir Garip Ölmüş
Kuşlar Yasına Gider”

Bütün sohbetlerde biraz burukluk, yolların hepsinde biraz durgunluk var. Biliyorum kıştan ya da pandemiden ya da arabanın bozulmasından değil. Yıla çok eksik başladım. Çok tamam da başladım. Bu ikilikler eskisi kadar hırpalamıyor beni. Eksiğine üzülüyor, tamam olanına seviniyorum. Bir sürü şey eksik oldu yıl boyunca ama eksikliğim çoğunluk Ezgi’den. Kürt meselesini açmak istemiyorum şimdilik.

Arabanın işleri hallolursa iki güne Mersin’e varacağım, Hakkı orada. Yol boyunca ara ara “Bu şehre bir daha ilk geldiğim heyecanla gelme ihtimalim var mı acaba” diye düşündüm, Hakkı kusura bakmasın. Dediğim gibi Kürt meselesine girmeyeceğim.

Yas tutmuyoruz. Geçmişi hatırlamak yük geliyor. Bu geçiştirmeleri, unutmakları marifetten sayıyoruz. “Kuş ölür, sen uçmayı hatırla” diyordu Füruğ. Kuş niye ölüyor, biz uçmayı niye unutuyoruz.