‘matrağa alışkınım aslında ama
ille kayayı delen incir,
suları aşan gemi!’*
İllüstrasyonları yazma pratiği yapmak için seçiyorum. Bu illüstrasyona bakarken aklıma Uyar’ın kayayı delen inciri, Peter Pan, Alice’in harikalar diyarı ve ağacın(insanın) bütün ömrü boyunca geliştirdiği köklerini bu şekilde görebilsek nasıl olurdu acaba diye düşündüm.
Bu seferlik Uyar’ın incirini seçtim. Aklıma Uyar’ın kayayı delen incir imgesine kayaların içinde yetişmiş incirleri görerek takılmama ihtimali geldi. Kim bilir? Yazmaya girişmeden biraz okuyayım dedim.
İncirin yapısına, tarihine dair bir şeyler okudum ve karşıma kökleri dışarıda büyüyen devasa incir ağaçları çıktı. Bazı incir türleri başka ağaçların tepelerinde tohumlanıp aşağıya doğru büyüyormuş meğer. Tepesinde büyüdüğü ağacı kökleri ile yutarak. Okumaya devam ettikçe ilk kayayı delen incirlerin kral mezarlarına koyulan kuru incirlerden yeşerip taşların, harabelerin arasından yükseldiklerini, köklerinin kuvvetinden ve inatçılıklarından dolayı insanlık tarihinin bazı kalıntılarını koruduklarını ve başka bir sürü şeyi öğrendim . Aynı inatçılıkları onları bizim için ocağa dikilen ağaçlar da yapmış. Tarih ve kültür her zamanda ve coğrafyada farklı farklı işliyor.
Nişantaşı’nda apartmanların kuşattığı ama henüz teslim alamadığı güzel bir incir ağacı var. Yalnızca çevresindeki beş apartmandan görülebilen. O da geldi aklıma, komşular rahatsızmış varlığından. Dünyaya zarar veren tek varlık kendisi olan insanın geri kalan tüm varlıklardan rahatsız olması ne acayip.
7 Aralık 2019, Burak Altundal, Nişantaşı
Hint inciri fotoğraflarına bakarken Gabriel García Márquez’in Kolombiya’da büyüdüğü evin arka bahçesinde oturduğum günde buldum kendimi. Yüzyıllık yalnızlıktaki kestane ağacına da ilham olduğu söylenen Banyan ağacı.
15 Temmuz 2017, Burak Altundal, Arcataca, Kolombiya
Belki de Turgut Uyar’ın dikkatini bunlar ve daha fazlası çekmiştir ya da bir sokak arasında, yol kenarında gördüğü herhangi bir incir. Bütün bu hatırladıklarım tesadüf eseri Banyan ağacının da aslında bir tür “Hint İnciri” olduğunu öğrenmemle incirde buluşmuş oldu.
Bambaşka şeyler anlatmak için girişmiştim bu günceye. Eskiden olsa ne bu şimdi derdim herhalde. Yazı mı yani bu ya da yazmak mı? İyi yazmaktan değil de anlatmaktan keyif almayı öğrenebilmek için daha zamana ihtiyacım var. Hem yazmaktan daha az keyifli değil(miş) yazmaya çalışmak ve o aradaki diğer şeyler.
* Turgut Uyar, Hazırlandın Diyelim