‘Dersimiz Aşk, konular Haydutluk ve Sarışınlık’ *
Akşam üstü son kez vaktiyle seni beklediğim sokağa baktım. Motosikleti çalıştırmadan önceki an, seninle aynı zamanda çıkmışızdır belki. Sol mememin altında bir belki. Ne güzel şeyler. Bu sokağa tekrar geleceğim ama bir daha hiç böyle bakmayacağım. Bütün hikayelerin kendi zamanları, bağlamları var. O bağlamdan ve zamandan da çıkıyorum eve giderken(bininci adım) . Seninle ilgili her şey bir anımsamaya, burukluğa dönüşüyor. Buruk bir gülümsemeye dönüşmüyor. Sokaktan geriye sadece kendi hissettiklerimin güzelliği kaldı. Keşke seni de güzel hatırlayabilseydim.
Vedanın güzeli olmaz diyorlar. Buna katılmıyorum. Vedalaşmak hiçbir zaman güzel olmayacak orası doğru ama nasıl ki yaşamanın güzeli var. Kırıp dökmeden, tüketmeden, hoyrat olmadan, haydutluk etmeden**. Vedanın da güzeli var. O sokağa baktığında insanın içi hep burulur, buruk bir gülümseme de gülümsemedir.
Çiçeklerimle geldiğim yerden, başkalarının çiçekleriyle uğurlanırken içim burkuldu durdu gün boyunca. Çok da sevindim, buruk bir gülümseme. Ne güzel yaşamaklar, ne güzel vedalar. Ne güzel; bitti ama iyi ki bu insan(lar)ı tanımışımlar.
Sarıncalı***, kimi okuyan sanacak ki sana bir şey yazdım. Oysa seni yazmakla sana yazmak ne kadar farklı şeyler. Biri insanı özne diğeri hikaye(nesne) yapıyor. Farkı bilmeyenler hep sana bir şey yazdığımı düşünecek. Düşünsünler, ben güzel vedaları yazdım.
* Ergin Günçe, Dersimiz Aşk Çünkü, Söylemiştim
** Gara gız’a vedasında hoyratlık ettiğim doğrudur
*** “sarıca” olarak bilinen küçük eşek arısına Batı Karadeniz’de verilen ad.