Bu akşam üstü köye dönerken kötü bir kaza yaptım. Benzin sızıyordu motorla birlikte sürüklendiğim yere, yürümez herhalde diye düşündüm. Atilla’yı arayayım diye geçti ilkin aklımdan. Dizim ve parmaklarım acıyordu. Sakindim. Motoru kaldırıp yolun kenarına çektim. Sağını solunu kontrol ettim. Motosiklet pantolonum ve botlarım parçalanmıştı, dizim ve parmaklarım acıyordu. Bi’ sigara yaktım. Tehlikeli bir şey olabilir mi diye sormak için Fatih’i aradım, açmadı. Taşma tahliyesinden akıtmış meğer benzini.
Köyüme 3 kilometre uzaktaydım. Annemi, babamı aramadım. Şehre de 3 kilometre uzaktaydım iyisiyle kötüsüyle bir sürü yakın akrabam hemen çıkar gelirdi, hiçbirini aramadım. Motoru eve kadar sürdüm, sürülecek durumda olmasa Atilla’yı arardım. Parmaklarım ve dizim acıyordu. Evden arabanın anahtarını aldım, annemle babama kaza yaptığımı söyledim. Hastaneye indim, röntgen çektiler ellerime. Acınızdan bağırmazsanız doktorlar sizinle daha az ilgileniyor. İşin kötüsü haklılar da. Ben bağırmadım, parmağımın kırık olup olmadığını sordum sadece. Değilmiş. Bir de dizim için pansuman istedim. Pantolonum dar paça olduğu için çıkarmam gerekti, çıkardım. Hemşire üstümü örtmemi rica etti montumla. Örttüm.
Her şey bitti, her şeyi kendi başıma hallettim, eve döndüm. Annem uğradı, kaygılıydı. Dert etme daha kötülerini yaşadım ama haberin bile olmadı dedim. Ben hallederim, dedim. Ettim de. Sigara içmeye balkona çıktım. Ağlamaya başladım. İnsan kaza yapınca panikler, üzülür, zorlanır, yardım ister. İnsan olmak öyle bir şey olsa gerek. Bende hiçbiri olmadı. Eskiden olsa gurur duyardım bu hallerimle. Bu kendi başımalığımla. Ama artık duyamıyorum. İnsan kendi kırık parmağını hastaneye niye kendi götürür ki Yakup? Öyle yapması gerektiğini, öyle yapmak zorunda kalacağını nasıl öğrenir? Bu yetişkinlik, güçlülük, sakinlik filan değil. Bu çaresizlik. Bütün bunları nasıl öğrendim? Bize bunları kim öğretti Yakup? Söylesene Yakup, bize çaresizliği kim öğretti? Söyle Yakup, bize bu kadar yalnız olabilmeyi kim öğretti? Bize, bizi insanlıktan çıkaran bu yalnızlıkla gurur duymayı kim öğretti?