Günlük hayatta yakınlarımdaysanız benden sık sık duymuşsunuzdur bu iki kelimeyi son zamanlarda. Güzel ve keyifli bir hayat. Ya da güzel ve meraklı bir hayat. Bunlardan bahsedince iki farklı yanıt(tepki mi demeli?) alıyorum genelde. Benim zaten kendime göre bir düzenim var memnunum ya da ne güzelliği, ne keyfi allasen, senin tuzun kuru tabii bunları düşünecek kadar. Bugünkü yaşamıma dışarıdan bakan birinin tuzumun ne kadar da kuru olduğunu düşünmesine şaşırmıyorum. İşim iyi, çocuğum yok, yaşamak istediğim gibi yaşıyorum, şehirden kaçabilmişim köyümde kurulu düzenim var, kafama göre geziyorum ..vs ..vs. Hayatımdan şikayetçi değilim, memnunum hatta ama nedeni yukarıdaki liste ya da devamı değil. İnsanları uzun yıllardır tanıyor olsak bile yaşamlarını bugünlerine bakarak değerlendiriyoruz. Ne geçmişlerine(başlarına gelenlere) ne de geleceklerine(yapmak istediklerine) pek önem vermiyoruz. Kendimize ve hayata öyle baktığımız için belki, belki de öylesi daha kolay olduğu için. Bunun böyle olmasına şaşırdığımı, kızdığımı söyleyemem. Birlikte büyüdüğüm kardeşlerim bile üniversiteyi bitirdiğimde ve biraz hayatlarımız değiştiğinde “Sen rahatsın tabii” demişlerdi. Haksız değillerdi rahatlamıştım, haklı mıydılar? Bütün bunların doğru mu yanlış mı, haklı mı haksız mı olduğuyla pek de ilgilenmiyorum açıkçası. Bu ve benzeri çoğu sorunun doğru yanıtı “Ne fark eder?”. Haklı olunsa bunun kimin hayatına ne faydası var, haksız olunsa ne?
devamı...